28 Kasım 2008 Cuma

Acemi terzi fasulye...





Dikiş kariyerim bundan 3 yıl önce başladı. Bugüne kadar dolabımın yarısını kendim diktim ve bu tür bi yeteneğe sahip olduğum için nekadar acemide olsam ara sıra gururlanmıyo değilim hani :P Oturup tek tek çekemedim şunu diktim bunu diktim diye ama bundan sonra diktiğim şeyleri çekip buraya da koyabilirim. Bu soldaki elbiseyi geçen hafta diktim gerçi yazlık ama okadar çok kumaş varki yazlık olsa da elden çıksın diye dikip gelecek yaza sakladım kendilerini...


Bu aşağıda sırayla dizdiğim eserlerde daha önceden diktilerim..




-Birinci sırada efenim abiye bir model var. Kuzenimin düğünü için diktiydim ama sinir olduğum şey uğraşıyorum ediyorum bi düğün oluyo giyiyorum ve arkasından gelen düğünde aynı şeyi giyemediğimden emeğime acıyorum :(

-İkinci sırada rengarenk saten elbisem var... Bu elbise kişiliğimi yansıtıyo fikirde benden çıktı kalıpsız kestim biçtim böyle bişey çıkarttım ortaya... Fotoğrafta eteklerini mecburen sağa sola iğneledim tipi biraz kaydı ama üç aşşa beş yukarı modeli insan evladı üzerinde hayal edilebilir hale getirdim. Kendim giymedim çünkü bi türlü kendi kendimin boydan fotosunu çekemedim heheheh :D























-Son olarak yeşil etekim varki onu ilk diktiğimde aşık oldum üstümden çıkarmayasım geldi. Sonradan cılkını çıkardım zavallının...



Not: Pilli Cadımın dediği cart yeşil etek yazlıkların arasındaydı zaten yarısını anca çekebildim kıyafetlerin oda alel acele oldu o yüzden onu koyamadım buraya. Neyse şimdi kışlık bi elbise dikmeyi planlıyorum dün 3 gündür uğraştığım montumu saat 11 gibi bitirebildim bugün işe onunla geldim pek bi sevindrik oldum :) elbisem bitsin ikisinin fotoğrafını çeker koyarım.

27 Kasım 2008 Perşembe

Yine burdayım, hoşgeldim masam!...


Tam da şimdi, şu anda, oturdum masamda kendimi kutluyorum. Neden acaba ? Neden tekrar burdayım ? Özlediğimi sanmıyorumlarla kadırıyorum kendimi sonra güç bela itiraf ediyorum burada olmak istediğimi. İdeallerim çok farklı ve yapmak istediğim iş bu değil belki ama herşey istediği gibi olmuyor insanın. Ben yol ayrımında kendimi ikiye bölmeye çalışıyorum imkansız olduğunu bilerek... Okumak istediğim bölüm işletmemiydi ? ya da sahip olmak istediğim meslek sigortacılıkmıydı ? Hayallerimin suda yüzdüğünü izlemek üzücü... Bu seçimi yapmak zorundayım. Bazen seçeneği olmaz insanın.... Herkez istediği gibi yaşayamaz kendi hayatını. İşte benimkinin dönüm noktası, hayallerimi yaşayabileceğim vaadiyle ertelenmiş hayatımın üstüne bir meslek inşaatı. Şunu yap bunu yap diyen cümlelerden bıkmış usanmış biçimde ne yapacaığımı kendimde bilmez halde sağa sola yapıştırdığım renkli kağıtlarla donatılmış masamdayım. Öylece bakmaktayım kayıt yapmam gerekirken. Herşeyi bi kenara itekleyip sıfırdanmı başladım yoksa yarım kalandan devam mı ediyorum? Bilmiyorum... Şimdi masamdayım işte tek bildiğim hafızamda köşeye isteklediğim nekadar bilgi varsa, tozlanmış paslanmışda olsa onları bi güzel cilalayıp parlatıp yola devam etmek. Hayallerime ise daha çok var...

25 Kasım 2008 Salı

İnternet krizi!


Yok yok anlamış bulundum internetsiz olmuyomuş. Bilgisayarımı internet gittiğinden beri toplasan 2 kere açmışımdır :( . Yalvar yakar ikna ettim babayı açtıracakmış sallamaz ise... Kim bilir ne zaman bi umut bekliyorum işte... Meğer hayatımda ne çok yer kaplıyomuş şu melet onsuz nekadar da sıkıcıymış. Çok alışmışım kötü olmuş. Kıymet bilmek lazım eldeyken. Çokta hevesle başladım yazmaya ama büsbütün hevesim kırıldı. Söylemek istediklerinin boğazında düğümlenmesi gibi hissettiklerim. Kedimi anlatıcaktım, tasarımlarımı gösterip hava atıcaktım:P, boyamalarımı çekip çekip koyucaktım, kendimden, ondan bundan, ruh halimden bahsedip can sıkıcaktım, onun bunun şunun bloglarını karıştırıp okuyup köprü kuracak insan halinden anlayacaktım. dönüşüm mhteşem olamayabilir. Heves kırıklarım birleşmeyebilir ama gayret edebilirim hiç yoktansa...

11 Kasım 2008 Salı

Öfke!

Öfke, sinir krizi, bulanıklık, abukluk, üzüntü, ağlamaklı hal, hepsi mevcut şu anda... Okadar sinirliyimki şimdi çıkıp geri dönmeyesim var. Canım babam gitmiş bana sorma zahmetinde bile bulunmadan interneti kapatıvermiş. Sebep? yok. Neyse yarın açtığımda internetim gitmiş olucağı için bi süre tekrar açtırmak için çabalıyor olucam :( Blogum seni özlücem ama bırakmıcam. Bi şekilde bu sorunu halledene kadar yokum... Zırlamaya başlamadan yatıp uyumak istiyorum.

Sanatsal girşimim...

Bir iki hafta önce can sıkıntısından ne yapsam ne yapsam diye düşünürkene hayal baloncuğumda bir ambul belirdi. Normalde hiç ilgimi çekmeyen bi branşa gittim kaydımı yaptırdım. Porselen boyama telebesiyim artık :) . Ayrıntıyla uğraşmayı sevmemden olsa gerek ben bu çini olayına bayıldım... Bide hocanın yaptığım işi görünce ' vauuv süper! daha ilk ama elin çok güzel ' gibi iltifatlarına mağruz kalınca hepten şevke geldim :) . Daha ilk günümdü ilk kez elime aldığım ve yaptığım bişeydi. En çok kontür çekme olayında zorlandım ama onuda kıvırm. İşin kötüsü bu çini öyle bişeyki dünyanın emeğini veriyosun ve bi yanlışta güme gidiyo yaptığın. Dök tineri sil baştan... Haliyle böyle durumlarda sinir krizi geçirmek olası. Allahtan daha ilk seferde bu başıma gelmedi.

İlk hafta yarısına anca gelebildim. Başlangıç olarak basit bi model yaptırıldı.


İkinci hafta bitirdim ve fırınlanacak o yüzden son hali değil bu. Fırınlandıktan sonraki halinide koyarım sonra...Aşağıdaki pasaklı masamı çektiğim fotoğrafta 2. fayans arkadaşın onun ilk denemesi değil yıllardır yaptığı bir iş o yüzden benimki yanında basit kalmakta :) ...

8 Kasım 2008 Cumartesi

Kokoş çantam

babegazelle hatun kişisi tarafından ilk kez mimlenmişim sevindirik oldum :). Dışı kokoş içi pasaklı çantamı üşenmedim, döktüm ve çektim. İçinden bişeyler çıkarmaya çalıştığımda oralarda biyerde kaybolduğum çantamı allahtan son günlerde içindeki bütün çer çöp, çiklet kapıydı, çikolata kabıydı, peçeteydi, fişti doluşturduğum şeyleriyle temizlemiş, içine bakılıcak hale getirmiştim. Normalde daha spor takılırım ama son günlerde kokoş diye adlandırdığım çantamla yapışık ikili olduk : )


1. Gözlüküm: en sevdiğim bu wayfarer model kemik çerçeveli gözlüğüm

2.Nemlendirici: Asla onsuz biyere adım atmam çantamı yanıma almasamda cebime biyerime tıkıştırırım

3.Ayna: malum aynasız olmaz

4.Parfüm: lazım bişey :P

5.Telefon: en az kullandığım şey genelde insanlar bana ulaşamazlar. Teknolojinin her zıvırından faydalanırken telfona bi türlü alışamadım. Yanıma aldığım, çantama attığım ama bakmadığım bi alet işte

6.Çakmak: Severim çakmağımı işe yarar ;)

7.Fotoğraf makinası: o benim en sevdiğim teknoloji zıvırım :) onsuz adım atamam eğer attıysam eksik hissederim.

8.Makyaj malzemeleri: ayrı ayrı yazmıyım hepsinin bi görevi var işte ama en vasıflısı göz kalemi... onsuz bir makyaj tamamlanmış sayılmaz... diğer herşey olmasada o olmalı....

9.Bu kızın cüzdanı yokmudur? elbette var ama son halini gözler önüne sermek istemedim :-)

10.Eklemiş olsaydım bi bukadarda çer çöp var :) ....


Dök çantanı PİLLİ-CADI :) .....

5 Kasım 2008 Çarşamba

Fasulye toprağa geçti, pamuktaki günlerini özlüyor...



İnsan geriye bakınca ne görür? 19 yaşındayım... Geriye bakınca gördüğüm şey sadece çocukluğum. Nezaman büyüdüm? Ben büyüdümmüki!... Karmaşık, dolaşık, birbirine girmiş duygularım bir yanımın nekadar yorgun ve yaşlı olduğunu bağırırken öteki yanımınsa hiç büyümeyen çocuk olduğunu çemkirmekte. Hangisiyim diye sormaya ne zaman başlamıştım? Ben 15'inde psikopat, kendine eziyet eden, başarabilse intihar edip bu hayattan kurtulmak isteyen birini tanıdım. Neden ki? Neden daha 15 iken bir insan hayattan nefret eder? Birde 14 yaşında bir kız tanıdım. Daha kaydıraktan kayıyor, dönme dolapta kusana kadar dönüyor, onun yaşındaki kızlar tırnaklarına oje sürerken o, parkın kumundan yaptığı kalesini tırnaklarına dolan pislikten daha çok önemsiyordu. İkisinin arasında 1 yaş vardı. İşte duygu karmaşamın sebebi, ikisininde aynı kız olması... Annene bile güvenmemen gerektiği gerçeğini hayatımın hangi aşamasında öğrenmiştim? Büyüyüp herkese gününü göstermek için sabırsızlanırdım. Acaba kim kim gördü gününü? Ayaklarımın sandalyeye oturduğumda yere değeceği günü hayal ettim. Niye hayallerimin gerçekleşmesine sevinemiyorum? Büyüyüpte annemle babam kavga ederken odadan beni çıkarmadıkları, sorun neyse bana da anlattıkları günü, annem ağlarken sebebini sorduğumda 'küçüksün anlamassın' demediği günü görmek için sabırsızlanırken o gün geldiğinde neden sevinemedim? Duvara uzadığım her santimi çizdiğim boy çizelgesi yükselmiyor artık, ayak numaram büyümüyor, süt dişlerim düşüp yenisi gelmiyor, tıpkı hayalimdeki gibi iki fındığı sıkıştırdığımda kırabilceğim kadar büyüdü avuçlarım, sıska ve çelimsiz de değilim, kısa da değil artık boyum. Hayallerim gerçek olmuş ne tuhaf hiç sevinemedim. Fasulye toprağa geçti, pamuktaki günlerini özlüyor : ( ...

1 Kasım 2008 Cumartesi

Neden ben!


Neden ben ya neden!Aklımı üşütmek üzereyim. Nerde antika, otistik, dengesiz bi tip var beni bulur. Yeter artık blog! biri kurtarsın beni bu Hediye kaçığından. Makbule halt etmiş, şahika halt etmiş, burhan bile halt etmiş bu ayrı bi kumaş! Herkez şaşar kalır benim insan ilişkilerime... Kim olursa olsun anlaşırım çünkü. Karşımda dünyanın en sıkıcı insanıda dursa ben onunla konuşacak konu bulur ortamı toparlarım ama yetti! Bu huyum yüzünden antika çeker hale geldim. Nerde kimsenin konuşmadığı, elinin tersiyle iteklediği, insanın psikolojisini bozabilicek bi tip var gelir benimle muhabbet eder. Hediyede bu numunelerden biri... Onun en iyi arkdaşı olduğumu, ona bayıldığımı falan zannetmekte... Yaşını bilmiyorum ama bence 30'un üzerinde... Söylemiyo çünkü yaş kompleksi var hatunun. Şahikadan bile garip giyiniyor anlatmaya kelime bulamıyorum. Bugün tekrar geldi bize eksik olmasın. Tuttu deri, parlak, rezalet bi kumaş getirdi. Benim dikiş bildiğimi bildiğinden o kumaşla ne dikilir diyerekten fikir almak istedi fakat kumaş okadar enteresan okadar tarifi zor bi kumaştıki fikir vermeden önce ara verip 'Allahım yardım et!' diye dua etmek istedim. Binbir zorlukla parçalı etek çıktı ağzımdan. Bir an için o kumaşı parçalı etek şeklinde canlandırdım kafamda ve içimden nerdeyse dışarıya taşmak üzere olan çığlıklar koptu. Bi şekilde kumaş konusunu kapattım fakat bu defada muhabbet etmek zorundaydım. Daha bi kelimeyi bitirmeden gülmeye başlıyo ve eğer güldüğünde sende gülmezsen 'neden gülmedin? yoksa komik bulmadın mı? niye komik değilmiki? ay sende çok tuhafsın' gibi saçma salak şeyler sormaya başlamasın diye en azından tebessüm etme zorunluluğu hissediyorum. Hiç usanmadan konuşuyo ve acaba nezaman gider diye hayaller kurmaya başlıyorum. Bide dediklerine güldüğüm zaman 'ay çok güldük bu gün dimi' gibi bir cümle kuruyo ki bu cümleyide her iki cümlesinde bir tekrar ediyor. Sonra arkasından bana internette neler yaptığımı soruyor. İnsan internette napar? Napar ya napar? tutturuyo napıyosan göster bende yapıcam diye... İnternette yapacak şey bulamıyomuş. Bide işim gücüm yokmuş gibi ona uyduruk kaydırık bikaç site açıyorum 'bak bunu yapıyorum, msne giriyorum vs.' anlatıyorum. Ama tatmin omuyo bu seferde 'arkadaşların kim? çok arkadaşın varmı? onlarla ne konuşuyosun?' gibi sorular soruyo... Nihayet ben çıldırma aşamasına geliyorum ama geç olup eve gitmesi gerektiğine karar veriyor... Onu kapıdan uğurlarken birdaha gelmesin diye arkasından severek ve isteyerek su dökmüyorum ama elinde sonunda tekrar geliyo :(
Blog Widget by LinkWithin
 
ISSIZ ÇÖLDE ISLI BİR KIZ. Design by Pocket