30 Mart 2009 Pazartesi

Kıvırcık saç uğruna...

Küçüklüğümden beri kıvırcık saça inanılmaz bi merakım var. Benim saçlar kendimi bildim bileli dümdüzdür. Hani kimisinin hiç olmazsa çocukken kıvırcık olur. Ben de çocukluğumdan beri düz olan saçlarımı kıvırma merakındayım. Neler denemedim ki.. Hayatımda ilk kez Pilli Cadının annesi saçımı bigudiyle sarmıştı.10 yaşındamıydım 11 mi hatırlamıyorum. Bigudiler çıktığında saçlarım kıvır kıvır olmuştu ve o kadar sevinmiştim ki eve giderken yağmur yağdığı için düzleşti diye akşama kadar ağlamıştım: ) İşte ondan sonra napıp edip saçımı kıvırcıklaştırmanın bi yolunu bulmaya and içtim :P İlk önce aliminyum folyo denedim 12 yaşındaydım ama gayet iyi becermiştim sarmayı. O günü hiç unutmam bütün parkları dolaşmıştım herkez kıvırcık saçlarımı görsün diye :D Sonra yol üstü biyerde bigudi buldum ve hazine bulmuş gibi atlayıp aldım paket paket. Bu sefer de onları sarmakla uğraştım ama beceremedim. Çok zahmetli bişey yok içine kaynar su dolduruyosun sonra onu kafana sarıyosun bekliyosun vs. uzun hikaye. Hatta bikere içini kaynar suyla doldurup doldurup kapattım sonra kafama sardığımda basınçtan tek tek patladılar kafamda xD Arkasından sosis bigudiyi keşfettim onunda telleri fırlıyo zamanla onu da kullanamadım. Sonra lastik bigudiler keşfettim binbir eziyetle sarıyosun saçını ama sonuç fena değil. Nihayet denemediğim bigudi kalmadı ama sonunda teknoloji ilerlemiş yeni yeni gıcır gıcır saç maşaları türemişti. En büyük hayalim bitane de bende olmasıydı. Bi saç maşam olsa diye ölüp biterken 15. yaş günümde bizimkiler bana süpriz saç maşası seti almıştı. Allahım hiç unutmam hayatımın en güzel anlarından biriydi. 6 tane aparatı var nasıl istersen o boyda bukle yap:) Maşamı 3- 4 sene kullandım fakat bu sefer de saçlarımı yıprattığını farkettim. Haliyle okadar ısı saçı mahvediyo. En son bakırköyde bi kozmetikçide yeni bi bigudi keşfettim onları aldım. Yıllardır alıp alıp hayal kırıklığına uğruyorum. Şu bigudilere dünyanın parasını verdim perma yaptırıp çıkıcam işin içinden ona da yıpratır diye cesaret edemiyorum. Hala arama çalışmalarım devam ediyor :))




Not: Resimlerdeki tüm bigudiler tarafımca denenmiştir :)

28 Mart 2009 Cumartesi

Fasulye lakaplar geçidi...

babegazelle yazmak istermisin demiş :)
Aslında lakap kiminin yazmak isteyebilceği kiminin asla istemeyeceği bişey. Ben çekinmem anam yazacam.... Millet bana ne dediyse bugüne kadar tek tek yazmak istiyorum!
Öncelikli lakabımı zaten blogumda dahi kullandım.
Fasulye:
Çocukluğuma dayanır bu lakabın hikayesi :) İlk okul ortada sıçan, yakan top, sek sek, ip atlama,lastik ve aklıma gelen gelmeyen daha pek çok oyunun en çok oynandığı yaş dönemidir. Ben de her kız çocuğu gibi bu tarz oyunları oynamaktan zevk alırdım. Fakat cüce diyenler de olmuştur kısa bir boyum vardı hatta okadar kısaydım ki sınıfta arka sıralarda oturduğumu hiç hatırlamıyorum. Hep en öndeydim. Bundan sebetir ki beni oyunlarına almak istemezlerdi. Çilli papatyam varsa yine az buçuk dahil olabiliyodum ama onun olmadığı günler fasulye olmaya mahkumdum:) Fasulye bilindiği gibi oyuna sonradan girer, oyunu kurtarmak için girer kurtarırsa takımın gururu olur. Yalnız benim fasulyeliğimde olaylar farklı cereyan ederdi. Ben asla fasulye olarak oyun kurtarmaya giremezdim çünkü diğer cingözlerin de planları işe yarar her oyun bitimine yakın zil çalardı. Bu durum canıma öyle tak etmişti ki bi günü sırf beni oyuna fasulye yapıyolar, eziyolar diye anamı kolundan tuttuğum gibi okula getirdim. Hatta genel bi toplantı yapıldı, bütün kızlar çağırıldı ve hayatım boyunca unutmayacağım o zafer duygusunu yaşadım :D Bana yaptıkları ezadan dolayı hoca bütün kızlara tek tek annemin elini öptürdü... İşte fasulyenin hikayesi budur.
Diğer lakaplarıma gelince; tel taktığım dönemlerde ufak tekef göründüğüm için olsa gerek telli bebek dendi.. Yine aynı dönemlerde metal ağız da diyenler oldu. Tel takmdan önce dişlerim çarpık ve önde olduğu için her tavşan dişliye takılan dişlek lakabı bana da takılmıştı. Acı ki bunu ailem dahil herkes söylemekteydi.
Sivilce çıkarttığım dönemlerde ailem ismimi unutmuş artık yeni ismim sivilceli kız olmuştu.
Orta okulda bile mini minnacık olduğum için tiksindiğim lakap takıldı 'ufaklık'
Bi kaç gün önce kursca hem porselen almaya hem de köfte yemeye tuzlaya gittik ve hiç tanımadığım diğer gruptaki insanlar arkadaşımla bana ufak tefek göründük heralde gözlerine, bütün gün bıcırıklar diye seslendiler...
Yine kurstan bi abla kursa başladığımızdan beri bana fıstık der.
Beni tanıyanlara onun hakkında üç kelime söyle desen bu üç kelimeden biri leyla olur garabti ediyorum. O kadar dalgınımki bana leyla diye seslenenlerin sayısı gün geçtikçe artmakta. Örnekleme yapalım hemen: tuzlaya gidilmeden önce gideceklerin listesi yapılmaktaydı ve kendimi bilmiğim için her seferinde hoplaya zıplaya 'hocam ben de ben de! ' diye kendimi yırttım. Artık listede adım var diye oldukça rahatlamış olmalıyım yine kaşla göz arasında daldığım bir zaman diliminde hoca bu kurstan değil aynı semt içindeki başka bir kurstan otobüsün haraket edeceğini söylemiş. Tabiki de tek duymayan bendim. Sabah 8:45 gibi herkesin orda olması lazımdı ben dakik olayım diye 8:40'da kurs kapısının önündeydim. Bi yandan da kendimi tebrik ediyorum ilk gelen olduğum kanısına vararak. Saat 9:00 ortada hala kimsecikler yok. Nihayet endişelenmeye başladım ve arkadaşımı aradım. Bingo! Herkes bahsedilen yerdeyken sadece ben kursun önünde kök salmak üzereymişim. Otobüs kalkmadan yetişmek adına bi taksiye atladığım gibi koştur koştur diğer kursa yetiştim. O anda leylalığımı bütün kurs ahalisine de ispatladım tabi :)
Unutmadan aklıma gelen diğer lakaplarıma geçeyim. Çok sevdiğim bi ablacığım var bana sarı gelin der :) Sarıyım tamam da gelin ne alaka hala çözemedim :)
Kuzenim uzaylı der. Başka bir kuzenim süslü der. Bir başka kuzenim spider der.
Bi günü basketbol sahasının tellerine tırmanmış ve amansızca mücadele etmiştim aşağı inebilmek için. O gün de günü kurtaramayan kahraman spider girl kalmıştı adım.
İşte fasulyenin lapaklarından hatırladıklarım bukadar :)

22 Mart 2009 Pazar

Pazar günlerinden nefret ediyorum!!!

Pazar günü çalışan vatandaşların sabırla beklediği, insanların akın akın alışveriş merkezlerine gidip tıklım tıkış doldurduğu bir gün ve ben bu günden nefret ediyorum. Sebebine gelince, bizim pazar gününe karşı ailecek bi garezimiz var. Pazar günü bir aile prensibi olarak asla bir alışveriş merkezine gitmeyiz. Neden? Çünkü kalabalıktır ve bomba patlayabilir, ipini koparanın gittiği yerde işimiz yoktur. Pazar günü eve misafir almayız. Neden? Çünkü babam bütün hafta çalışmıştır ve dinlenmesi gerekir. Pazar günü kimsenin evine gitmeyiz. Neden? Çünkü herkes bizim gibi düzene sahiptir, babalar evde dinlenir, anneler yemek yapar, çocuklar ödev. Her pazar evde kıyamet kopar. Neden? Çünkü erkek kardeşim her hafta olduğunu gibi ödevini pazar gününe bırakmıştır. Pazar günü evde çıt çıkmaz. Neden? Çünkü herkes sıkıntıdan bi köşeye sızmıştır. Pazar günleri evde konferans vardır. Neden? Çünkü her pazar geleneksel aile toplantısı yapılır, herkes hedeflerini anlatır, hedefi olmayan diğer aile üyeleri tarafından taşlanır, bu özel günde herkes geleceğe dair planlarını bir hez daha katırlar.
Bu pazarki sıradışı aktivitelerim:

*Fayans aralarına macun çekmek
*Bütün haftanın acısını çıkartırcasına ders çalışmak
*Yeni keşfi yapılmış bir kurabiye denemesi yapmak
*Soluk siyah kıyafetlerimin siyahını canlandırmak için kıyafet boyasıyla yıkamak.

21 Mart 2009 Cumartesi

Herkes Biraz Leyla...

Dün akşam kuzenle arkadaş bizdeydi. Her ikisi de gece kalacaklardı haliyle her gece yatısında acayip bi muhabbet döner ortalıkta. Benim birbirinden çatlak kuzenlerim var sülale geniş olunca kuzen de bol olur. Kuzenlerimle aramızda değişik bi bağ var. Onlarsız ne bayat bi hayatım olurdu...

M kuzen var biz ona bonibon deriz. Az tombiştir ama yakışır :) Yıllar önce hayranıyım diye beni telefonuna Avril-15 olarak kaydetmişti :)) Her yıl yaşım ilerledikçe hiç üşenmez o 15'i 16-17-18-19 ve nihayet bu yıl 20 olarak değiştirdi. Bazen kutlayasım geliyo 'telefonunda Avril olarak kayıtlı olmamın 6. yıl dönümüüüü!' diyerekten :P

İşte dün M kuzen de bizdeydi. Bazen böyle acayip cümleler kurar ve biz o vakit gülmekten ölmek deyimine cuk diye otururuz. Kendisiyle bugüne dek bir kez kavga ettim oda benim huysuzluğumdan sebepti. Kimseyle tartışmaya dahi giremeyecek bi tip. Birine bi zararı dokunacaksa o kişi kendisi olur ki bu onun uzmanlık alanıdır. Başına bela açma konusunda eline su dökecek bir muhterem şahıs tanımadım.

Dün oturduk konuşuyoruz. Benim bi çok lakabım var biri de herkesin en çok kullandığı leyla'dır. Leyla bilindiği gibi dalgın ve şaşkın kız müsvettelerine denir. Ben de kendimi şaşkınlık, dalgınlık, sakarlık, unutkanlık gibi olumsuz özelliklerimle ispatladığım için yılın leylası ödülünü almaya hak kazanmış kişi olarak görüyorum. Tabi insanın adının çıkması yeter bi sen göze batarsın. İşte tam bu nokta da konu açıldı ve herkes ne kadar leyla imiş ispatlama gayretine girdi. Konu sevgili kardeşimin buzdolabını açıp dalgın dalgın bakmasıyla açıldı. Arkadan B şahısı


'Ne o azime kişisi neyini kaybettin?'diye haykırınca bizimkinin aklına birden benim garip ama gerçek haraketlerim çaktı. Sonra başladı anlatmaya ...

Bir gün buzluktan bişey alması gerekmiş ve kapağı açınca karşılaştığı şey onu hem şaşırtmış hem güldürmüş. Çünkü buzlukta benim güneş gözlüğüm varmış :) . Evet evet bu eylem bana bir çağrışım yaptı çünkü o gözlüğü buzdolabına ben koymuştum. Hala neden buzluğa gözlük koyduğumu bilemiyorum ama böyle yerini karıştırdığım biçok şey var. Misal, babamın ekrak çanlatlarınıda amaçsız bir şekilde buzdolabına koymuştum. Zannımca yine dalgındım ve orayı o an için yatak odasındaki dolap olarak gördüm :) . Düşünüyorum taşınıyorum nasıl böyle bişey yaparım anlamıyorum. Bikere de telefonumu buzdolabında unuttum :))) Bence buzdolabında bişey var sorun bende değil evet evet!

Günlük, günlük olmasa bile haftalık komikliklerim var. Babam eve gelir benden yatak odasındaki gözlüğünü ister fakat ben ona evrak çantasını götürürüm. Annem buzdolabından limon ister ben ona marul veririm. Ara sıra da değişiklik yapmak gelir içimden bana seslenildiği zannıyla anneme ya da babama su, çay vs. götürürüm. İşte bu güne kadar hep yalnız benim böyle saçmalıklar yaptığımı düşünürdüm ama M kuzen de B krosu da Azime de itiraf reyonuna kısa kısa demeç verdiler.

İtiraf köşesi M kuzen: Telefonunu fırında unutmuş hatta o fırın çalışmış fakat telefon iki tepsi arasında olduğu için pek zarar görmemiş :))

İtiraf köşesi B kişisi : Kumanda elindeyken kumanda ararmış ve bunu çok yaparmış

İtiraf köşesi Azime: Çamaşırlarını çamaşırlığa atacağına çöp kutusuna hatta klozete attığı olurmuş :)))

İşte bilinçsizce yapılan bu itiraflar sonunda anladım ki herkes biraz leyla....

18 Mart 2009 Çarşamba

Beyni yıkanmış öfkesiz kişi...

Bu ara öyle duygusalım ki dokunsalar dökülcek incilerim. Ara ara gelirler bana böyle hiç dinlemediğim şarkıları dinlerim, aklımdan olmadık şeyler geçer, hayatım tepetaklaktır, kendimden bıkmışımdır, biri beni susturmalıdır çünkü çok konuşurum, gereksiz kavgalara meyilliyim, her an kalp kırabilirim, sevdiklerimi bile üzebilirim, bir derdim var bellidir. Arkadaşımın kardeşi intihar etmişti belki ondan, ya da en sevdiğim insan kanser belki de ondan, yok yok yakın zamanda kıymetlimi kaybettim ondan olduğuna eminim, çok içime attığım bir sırrım var ki eminim ondan.


Normalde de böyleyim hiçbişey bana kolay kolay komik gelmez. Çoğu zaman mecbur hissettiğim için gülerim. karamsarlık kişiliğime yerleşmiş. Telaşe müdüresi olduğumu düşünüyorum ara ara. Kötü insanlardan öyle nefret ediyorum ki bir insana güvenmeden sevgimin kırıntısını veremez olmuşum.



Bir psikolok öfke kontrolünden bahsetmişti bugün. Şanslı olduğumuzu söyledi onu dinlemye layık olabilmiş kitle olarak. Güya artık biz öfke kontrolünün bilincinde insanlarmışız. Bundan sonra onun dediği gibi davranabilirmişiz çünkü artık öfke kontrolü ne demek biliyormuşuz. Hani ailem bana öğretemedi ya hiçbişey, şimdi bu abla geldi saolsun iki dakka beynime şakır şakır bütün bilgileri dolduruverdi. Artık onun sayesinde topluma kazandırılmış öfkesini kontrol edebilen bir birey oldum ne mutlu bana! Bundan sonra herkeze de dicem'ben artık beyni yıkanmış öfkesiz bir insan oldum ne derseniz deyin bana işlemez! :)' Kıskananlar çatlasın!

14 Mart 2009 Cumartesi

Çikolata tadında mim!^^

Çilli papatyam Pilli Cadım beni kendi başlattığı 'en sevdiğimiz beş çikolatayı yazalım' diyerek mimlemiş :) Çikolata, sevenleri için damarda gezen kan gibidir. Olmazsa olmaz! Ben bitter bağımlısıyım ama hakkını veren her çikolatayı da yerim :)

Öhöm! Bir numarada kaliteli olduktan sonra önüme ne gelirse yediğim bitterim var. En ağır olanını bile yerim :)


İki numaralı çikolatam Toblerone!!! Bi de dişime yapışmasa onu bir numaraya taşırdım :P


Üç numaralı çikolatam Ferrero Rocher! Tarifi zor duygular yaşıyorum onu yerken :) Dört numaralı çikolatam Halley! Okadar aç gözlüyüm ki bunu yerken bir tanesi asla yetmez onlu paketini hiç görmemiş gibi yiyebilirim :)))


Ve son olarak Bitanecik gofretim, klasiğim ^^ Hiç bıkmam onu yemekten!



Imm BabeGazelle mimlenmiştir tarafımca ;)

13 Mart 2009 Cuma

Seçim zamanı reklam!

Efenim konuya balıklama dalmayı düşünüyorum. Seçim nedir? Bence seçim siyasi açıklamasının yanında halka eziyet etmek için bunu fırsat bilen insanların işkence metodudur. Tabikide seçim olmalı ve başımıza belediye başkanı amcalar geçip hizmet etmeli. Halk oy kullanmalı ve çoğunluğun fikrine uyulmalı. Yalnız bir istirhamım var kimsenin duymadığını, okumadığını bildiğim halde kendi kendime çemkirmek istiyorum. Şu olayı anlamıyorum, neden seçim zamanı partiler dört bi koldan ortalığı çarşamba pazarına çevirmek adına seferberlik yapar ve ne kadar reklam amaçlı bayrak bulursa ipe dizer? Kızıyorum çünkü bana göre gereksiz çevre kirliliği, görüntü kirliliği.... Bi de seçim arabalarının dört bi koldan yaydığı ses kirliliği... Bi parti kendi reklamını hizmetiyle yapmalı ya da çok istiyosa illa bi tarafa afiş yapıştırmayı, bunu daha anlamlı biçimde yapabilir. Artık önüne gelen yere reklam afişi asılmasın diye yurdumun dört bi yanına reklam panoları dikildi be insan git oraya as partinin afişini. Çöp kutusunun üzerine bile yapıştırmışlar. Gelecek olan belediye başkanı bu çöpleri temizletmeye ayıracağı bütçeyi başka şeye ayırsa büyük faydası dokunurdu bence. Dün kurstan eve dönüyodum uzaklardan bi ses ilişti kulağıma... Tabi bilindik bi seçim şarkısı bekliyorum ben ama şarkıda bi tuhaflık var belli... Araba yaklaştıkça algımı bozan bi melodi oluştu. Hiç beklemediğim bi parti şarkısıydı çalan. Çağ ilerledikçe partilerin tanıtım şarkıları da boyut atlamış ben yeni öğrendim :) Bi partinin seçim şarkısı rap tarzda yapılmıştı. Ben her telden dinlerim ama bi rapten hoşlanmam. Tercih meselesi ama gülmekten kendimi alamadım .... ya oy verin yo! yo! :)))) Herneyse... Konudan saptım ama derdim şu arkadaşım: seçim zamanı ortalığın ipe dizilmiş bayraklarla dolmasını istemiyorum yazık okadar şeye harcanan paraya. Reklam medya yordamıyla pekala yapılabilir fikrimce... Bu arada dip not geçmek lazım oy avlamak adına yapılan jestler için başkan adaylarına ayrı ayrı teşekkür ederiz. Seçimden sonra da devamını bekliyoruz... :p Oyum en kıyak jesti yapanaa ^_^!

10 Mart 2009 Salı

Avatar: Son Hava Bükücü

Neden bilmiyorum çocukluğumdan bu yana çizgifilmlerle aramda özel bir bağ var. Asla vazgeçemedim çizgifilm seyretmekten. Hem hayalperest hem çocuksu bir yanım var. Çizgifilm bunları birleştiren somut bir araç sadece. Sünger Bob sevmeyen yoktur ama o benim için bambaşka bi karakter. İyimserliği, herşeye iyi yanından bakması, denizin dibindeki kardeşçe süren yaşamı dünyanın düzeniyle okadar ters ki belki de çocuklar değil yetişkinler seyretmeli çizgifilmi. Tek tek sayamıcam ben küçükken bunu izlerdim vs. diye. Onları sıralamaya sokamam ya da tek tek anlatamam yalnız geçen hafta son bölümünü izlediğim "Avatar"dan bahsetmek istiyorum.

CNBC-e'de yayınlanmaktaydı."Avatar"Aang adında keloğlana benzeyen bi karakterin ve arkadaşlarının dünyayı Ateş Ulusu'ndan kurtarmaya çalışmalarını anlatıyor. Başlarda kardeşim izliyodu bir iki bölüm derken bağlandım. Filmini yapsalar süper olurdu diye düşünüyorum.Dizide en çok ilgimi çeken karakter Zuko. Bide hiçbişey bükemeyen Sokka var ne söylese gülüyorum :) Annem saolsun hem çizgifilm izlememle hemde oturup ona gülmemle dalga geçer ama umrumda değil :p Bide Azula var psikopat bi kızceğiz. O hırsla deydiği yeri yakan bi ateş bükücü. Bazen azula gibi bi varlığı bizim 4. kat komşumuzun üstüne salsak ne hoş olurdu diye düşünüyorum :P Kısacası bence çok eğlenceli bi animasyon dizi. İzlemeyen kalmasın derim ;)

Blog geri döndüm!

Blog internetim geldi çok mutluyum! Gerçi iki aylık bir süre için seviniyorum ama olsun aza kanaat etmeyi öğrendim :) Ayrıca bu süre zarfında mario, ABC, Freecell, Spider Solitarie, Eggs vb. oyunlarda mastır yaptım :) İternet olunca bunların yüzüne bakmıyodum. Sınavların yaklaştığı bir zamanda her ne kadar tembellik yapmama sebep olsa da yokluğunun acısını çıkartmak lazım :P

Dün bağlandı internet ve ben kurstaydım akşam arkadaşa uğradım eve geç geldim ve geldiğim gibi kuzenime lahana dolması yemeye gittim eve döndüğümde yorgunluktan nereye kıvrıldıysam orda sabahladım. Sabah da babam almış modemi ama delirmekteydim acaba ne zaman işe gider de internetimle hasret gideririm diye... Aksi gibi öğlene kadar evde durası tuttu nihayet gitti ve canım modemimle kucaklaşıp görmemiş edasında kabloları eşşek düğümü halinde taktım :) Müsadenle blogcuğum çocuksu mutluluğumun zirvelerindeyim :P Artık daha sık görüşürüz ;)
Blog Widget by LinkWithin
 
ISSIZ ÇÖLDE ISLI BİR KIZ. Design by Pocket