Nihayet döndü...
Dün akşam geldim ama işim çoktu yazamadım. İlk defa anne baba memleketinde vakit bu kadar dolu geçti. Köy hayatının sadece ucundan tadına bakmak güzel. Evet şehir dumanlı, şehir havası kirli, İstanbul yaşaması zor yer, buradan gökyüzüne bakınca çoban yıldızını görebiliyorsan şanslısın ama yine de kendime göre sebeplerim var ben bu hayatı tercih ediyorum. Köyde yaşamanın binbir türlü zorluğu var. Belki yazlık güzel olur hani arada kaçar kafa dinlersin ama temelli yaşamak beni düşündürüyor.
Fotoğraflı anlatım yapmak istiyorum çok güzel fotoğraflar çektim.
Dokuz saatlik yolculuk sıkış tıkış gitsek de kolay oldu. Seneye uçak yolculuğu için kafa ütüleme planlarına şimdiden başladım.
Önce babamın köyüne gittik. Üç gün orda kaldık. Annemin köyü tam dağ başında. Çok fazla kimse yok ama müthiş güzellikte biryer. Her ikisininin de kendine göre güzellikleri ya da sıkıntısı var. On gündür süper organik besleniyorum :)) Dalından kopartarak yemek kesinlikile bambaşka.
Bu sene annem çoştu gitmişken kuşburnu ve üzüm pekmezi yaptı (Üzüm pekmezinde bol miktarda katkımız var). Ceviz de döktük. O cevizi sütken kırıp yemek kensinlikle daha güzel. Ayrıca bol miktarda böğürtlen, elma, üzüm, domates, mısır, biber, patlıcan, kavun, incir ve aklıma gelmeyen çok şeyi dalından kopartıpta yedik. Hatta kendi ellerimle mangal yaptım bizimkilere :) Nerdeyse her anımızı fotoğrafladım.
Önce çekebildiğim meyve ve sebzeler....
Annemin köyünden çektiklerim...
Bence çok şirin ^^
Kapının önüde çiçek işte :P
Sırada babamın köyü var.
Bağda güneşin batışı...
Ayrıca kendi elleriyle toplayıp yaptığı toplam 24 kavanoz kuşburnu pekmezi... Kışın her sabah bir kase yiyebiliyorum bundan.
Çok eski bir radyo...
Köyün en havalı köpeği :P Rintintiiinnn!...
Ve son olarak mangal yaptım demiştim. İnanmayan varsa iki gözüynen baksın :P