31 Temmuz 2009 Cuma

Bilgisayara bilmem kaçıncı pöykürüşüm

Bu beşinci, bu onuncu yazmıcam çünkü tepem atıyor.
Öyle sefil bir bilgisyar kullanıcısıyım ki böyle gösterişli iki bilgisyarın hakkından gelemediğim için kendimden utanıyorum.
Ama az kaldı.... Sonunda taşınabilir harddiskimi satın aldım kapıma gelsin diye bekliyorum.

Nasıl mı?

Önce Teknosa denen yere gittim. Kazıklanmamak için kendime izci sözü verdim. Evet pazarlık yapamazdım ama en azından pahalı olanı almayacaktım.

Adama sordum.

-Taşınabilir harddisk istiyorum. Harici harddisk anla işte ondan.

-Tabi hemen bakalım.

Zaten anca bakarım daha uzaktan fiyatlar dilimi ısırmama sebep oldu. Ama ama param yok diye bütün hatıralarımı da bu ca
navar bilgisayara bırakacak değildim.
-Şimdi bakın! Ben en ucuzunu istiyorum bu bana acil lazım hani öyle çok özellikli falan olması gerekmiyor.

-Hanfendi bakın kampanyada...

-Yok kampanyadan yararlanmak istemiyorum hani 100gb bile işimi görür ucuz olsun.

-Hanfendi 100 gb bir harddiske o parayı vereceğinize alın 350 gb ya da 500 gb arada oynayan fiyat farkı çok değil.
-Hı öyle mi? O zaman ben bi internetten bakayım sonra karar vericem.:P

En ucuzu 1
50 tl idi. Pışıııık kazıklayamazsınız beni ben ona o parayı verir miyim? Vermedim tabi neden vereyim internetten daha ucuzunu bulurum.
Eve geldim açtım gitti gidiyor'u... Bir de Hepsiburada'ya baktım. Ne yazık ki internette de fiyatlar sandığım kadar uygun değildi. 130 tl'yi paşa paşa verdik. Şimdi bu tenekeden hatıralarımı söke söke alma zamanı! Sonunda içindekileri ne yaparım diye yakınmadan bilgisayarımı tamirci amcaya götürebilcem. Artık hurdaya mı çıkar müzeye mi kaldırılır yoksa dünya virüslerle yıllarca yaşayabilme rekorunu mu kırar bilemiyorum.

Bilgisyar! Çok yakında içindeki bütün pislik ve kötülükleri çıkartıcam. Az kaldı bebeğim dayan!

Bak sana aldığım cici mi cici harici hdd!
O
na da pislik bulaştır bak o zaman elektronik eşya çöplüğünün en yıkık bölümüne rezervasyon yaptırmıyor muyum!

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Ayakların yan basiy!

Yoksa ben sarhoş muyum?
Hayır yamuğum ben.
Otopedik bir problemim olamaz kesin yamuğum ben!
Yamuk olduğum çocukluk tipimden belli anam. Şu benim 6. sınıfa giderken bir doğum günü kutlamasında çekilmiş fotoğrafım. Neden zavallı gibi durmuşum ben de bilmiyorum. Etrafın demesine göre kafam yerleri süpürürmüş, ayaklarım içe basarmış, dik duramazmışım, sürekli ellerimle oynarmışım.
Neyse ki o günler geride kaldı artık normalim artık dik yürüyorum ve bacaklarım sütun gibi derken acı gerçekle tekrar yüzyüze geldim.
Tatildeyken babamla beraber biloardo oynamaya gidiyorduk birden gözü benim ayaklarıma takıldı. Küçükken sürekli babamın önde giden kafamı iki eli arasına alıp düzelttiğini sonra da 'dik yürü!' diye bağırdığını gayet iyi hatırlıyorum. Uzun zamandır yan yana yürümediğimiz için olsa gerek birden yolun ortasında durdu ve yürürken beni izlemeye başladı. Ben arkamdan geldiğini zannederek yürümeye devam ediyordum. Sonra koştur koştur yanıma gelip
-Kızım bu ayakların ne?
-Hı? Hö? Ayak işte baba.
-Hayır yamuuuk!
-Nasıl?
-Yamuk, içe basıyor, garip yürüyosun.
-Baba küçükkendi o artık düzelttim, bak bu ayakkabım eski, babetlerimi giysem öyle görünmez.
Kardeş kişisi araya girer
-Yok baba onun babetleri de öyle yamuk çünkü ayağı yamuk.
-Hiçte bile babetlerimin neresi yamuk?
Baba tekrar araya girer
-Öyle basma birdaha! düz yürü, düzgün yürü o ne öyle az sağlam bas yere! bi yürü ben bakıcam.
Sonra arkama geçti benim yürüyüşümü izlemeye başladı. Tabi ben ilave bir çaba harcıyorum düzgün yürüyüp yamuk olmadığımı ispatlamak için.
-Hayır hayır düzelmedi! Böyle olmaz! Böyle yürüme sAKIN!
İyi, olur. Acaba nasıl yürümeliyim? Uçayım ben o zaman. Ya da ne gerek var hiç yürümesem de olur. Ayakları yamuk bir ucubeyim yürümek bana göre değil ben ve benim gibiler yürümesin! Bu problem madem küçüklüğümden beri var, acep neden bir doktora göstermediniz? İş işten geçmiş benim duruşta ayakta yerleşmiş, daha beni düzeltmeye uğraşıyor.
En berbatı da annemin hala orta yerde birdenbire duruşuma gülmesi. İnsan içinde omzumdan tutup beni düzelttiğini çok bilirim. Yirmi yaşıma geldim insan utanıyor yapılır mı bu yaa? Geçen bütün arkadaşları toplanmış teyzem de var. Oturmuşlar benim duruşumu konuşurlar. Teyzem bağırıyor arkadan
-Sopa bağla kız beline o zaman istese de yamulamaz.
Başka bir hatun araya girer
-Yok kız o zaman kafasını da bağlamak lazım sadece sırtı değil kafası da önde bunun.
BU? Ben. Demek istesem de yamulamam ha! Evet isteyerek yamuluyorum zaten. Zaten hiç anlamamışımdır şu insanlar neden düzgün yürür. Salın gitsin yahu ben bu yamulmayı keşfettiğimden beri hayat başka bir güzel oldu.
Bence beni öyle sopa bağlayarak falan düzeltemezsiniz. Öncelikle beni yatırıp bi düz kalıbımı çelik üzerine çkarın sonra bir güzel uhulayın beni ona. Uhu tutmaz japon yapıştırıcısı tavsiye ediyorum. Bir süre taşıması falan zor olur ama sonunda o acınası görüntümden bütün insanlık kurtulur. Herkes rahat bir nefes alır al sana mutlu son!

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Geldim!

Blog geldim!
Geldim ve mutluyum ^^!
Aslında geleli bir gün oldu ama ben öyle çalışkan bir hatunum ki sipariş yetiştirmek için daha gelir gelmez işimin başına oturdum. Doğrusunu söylemek gerekir evet acınacak haldeydim.
Gidiş yolculuğundan başlayalım...
Babam arabayı herzamanki gibi benim zıpırın( kaplumbağam) hızında kullandı. Gerçi zıpır daha canavar bence o küçücük haliyle babamı geçerdi. Haliyle biz üç saatlik yolu beş saatte gittik. Gerçi alışkınız burdan Amasya'ya kış günü onbeş saatte vardığımızı bilirim. Neden uçak denen aletten hiç faydalanmıyoruz onu da anlayamadım. Annem korkuyor babam da araba yolculuğunu bir başka buluyor diye her defasında yollarda sürünüyoruz. Tabi arkada üç kişi kıç kıça debelenerek giden onlar değil.
Neyse... Yolda enteresan muhabbetler döndü... Bizim ufaklğın bi amcadan bahsederken 'iki üç tane dişi kalmış çok güzel gülen amca' demesini hala unutamadım xD
Gidene kadar o kadar çok tıkındık ki zaten giderken de yemiştim hayatımın gece gece yeme rekorunu kırdım. Zaten heryer orman insanın iştahı yedikçe açılıyor tam iki kilo almışım dört günde.
Benim çevreci kardeşimin doğal mekanı ormanlar. Eğer onu kaybeder ve bulmak istersem ya bir kediye laktozsuz süt veriyodur ya da bir köpeğin kolları onun omzunda dans ediyorlardır. Bi kirpi bile seviyor olabilir. Küçük kardeşim de orda bir eğlence merkezi keşfetti akşama kadar bilardo oynadı. İki üç kere ben de gittim ama anlamış bulundum bilardo beni aşar. Zaten en son on yaşındaydım bilardo oynadığımı zannettiğimde. Bu biraz ilk gibi oldu. O kadar çok pike çektim ki artık bir iki kişi karşıya geçip göbeklerini kaşıya kaşıya bana gülmeye başladı. O sopayı tutmayı beceriyorum ama vuramıyorum. Ah o beyaz top dile gelse neler söylerdi :)) Sonraki gün babamla oynadım o zaman acemi şansımdan mıdır nedir arka arkaya topları deliğe yolladım:).
İki gün iki ayrı alabalık tesisi keşfettik ama haytımda gördüğüm en güzel mekanlardandı. Ağaç evlerde oturup ormanın içinde balık yemek süper. Rafting yapmak istedim ama orda rafting de yapılabildiğini ne yazık ki son gün öğrendim. Ne kadar yırttıysam da kendimi geç oldu diye gidemedik. Yine de güzeldi.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Gidiyorum blog.. Nereye? Tatile...


Blog tatile gidiyoruuumm!
Ama nereye?
Ama nasıl?
Hani ben tatile gitmeyecektim?

Hani bütün yaz ailecek musluktan su sıçratacaktık birbirimize?

Bizim bundan yıllar önce ben daha ilkokula giderken gittiğimiz biryer vardı. Böyle ormana sıfır tam huzur evi.. İşte dostum blog oraya gidiyoruz.
İtiraz etmedim çünkü babamın acilen tatile ihtiyacı var ve ancak orası onu açar. Ben de bu tatilin iyi yanlarını görmeye çalışıyorum. Hani deniz olmasa bile orman yürüyüşü var son yıllarda ne kadar değişti bilmiyorum. Herhalde balık yeriz sonra belki ata bineriz, ormanda yürüyüş yaparız, varsa havuza gideriz, dondurma yeriz. Öyle ailecek yapılacak ne varsa yaparız işte.

Son zamanlarda ailecek kopmuştuk birbirimizden. Öyle ki geçen film sahnelerini aratmayacak bir an yaşadım. Babamla kavga edince hırsımı komidindeki parfümlerden aldım. Şöyle elimin tersiyle bi devirdim hepsi yeri boyladı. O da yetmedi masanın üstündekilere saldırdım ama cinnet nöbetimden yine kardeşim uyandırdı. Bunlar hep gerginlik atakları.
Babam işten kafayı sıyırdı biz ise kopuk aile bağlarımızı birleştirmeye çalışırken hep yaralanıyoruz. O kadar çok ağladım ki herhalde babam bu tatili bizim için düşündü. Bense pekte tarzım olmayan bu tatili babam için kabul ettim.
İşte öyle blog.. Şimdi bavul hazırlıyorum. Cumartesiye kadar birşey yazamam.
Adios!

21 Temmuz 2009 Salı

Hoşgeldin Bebek!


Uzun süredir yazamıyorum bu aralar bir güne o kadar çok şey sığdırmak zorunda kalıyorum ki artık yapıcaklar listemi tuvalette sıralıyorum.

Neyse güzellikler yaşadığım için şikayetçi değilim :)

Bir haftadır kuzenler bizdeydi. Evde beş kız olunca ne kadar şamata olsa da insan yoruluyor. Her gece sabaha kadar oturup konuşuyorduk haliyle birkaçgündür toplasan oniki saat belki uyumamışımdır. Herkes evine gidince benim karnı burnunda kuzenim bugün doğum yaptı.

Allahııımmm! Bebek geldiiii! Ben deliriyorum tabi burda gidip gidip 'tipsiiiiiiiiiiizzz!' diyebileceğim bir varlık var artık. Doğumdan sonra her anı kameraya çektim. Kuzen sezeryan doğumu seçtiği için ayılma evresinde herkes salya sümüktü. Ağlaşa ağlaşa bir gün geçirdik.

Ne kadar acı çeksen de ne hoş, dünyaya senden bir parça getiriyorsun. Neyse ki zor saatleri atlattık. Bizim sülale geniş olduğu için orda göze batan bir kalabalık oluşturduk ama güzeldi. Millet görsün ilgi alaka nasıl oluyormuş :P Eve geldiğimden beri fotoğraflarına bakıyorum nasıl masum miniminnacık. Tabi aylardır korkunç doğum hikayeleri dinlemekten de kurtuldum. İnsanları normal doğumdan soğutuyorlar. Öyle ki bizim ülkemizde sırf korktuğu için sezeryanı seçme oranı %40 imiş. Bizim milletimiz korkak. Gerçekten korkak. Halbuki sezeryan ne sıkıntılı birşey. Çocuğunu kucağına alıp emziremiyorsun bile. Yüzünü bile herkesten sonra görüyorsun çünkü o sırada ayılmakla meşgul oluyorsun. Epidural diye birşey pörtlemiş onun da sakatlama riskinden çok kişiye veya iğnesini yapana göre tutmama olayı varmış. Valla bilmiyorum normal adı üstüne normal olan doğumdur ben onu bilirim.

Korkmayın anam çatır çatır doğurursunuz! Onun ağrısını yaşa ki çocğunun kıymetini bil :P Böyle konuşuyorum ama eminim benim başıma gelse öyle bir tırsarım ki napıcam hiç belli olmaz. Canım tatlıdır evet ama açıkcası sezeryanda da uçarak doğum yapmıyorsun.

Neyse konum kuzenimin bebeğiydi nerelere geldim. Velhasıl bebeğimiz bize göre dünyanın en tatlı bebeği. Süslü püslü kızımızı çok sevdim ^^!

17 Temmuz 2009 Cuma

Kardeş dediğin hem sever hem döver :P


-Monitördekiler pis görünüyor
-Ne?
-Kaldır onları pis görünüyor.
-Biliyor musun? Sen de pis görünüyorsun napıcaz şimdi?

Nedense bazen kız kardeşimle konuşurken çileden çıkıyorum. Monitöre atmak zorunda kaldığım resimler pis görünüyormuş huraaa hadi kavga edelim.
Edemiyoruz ki!..

Kavga edemiyoruz. En fazla beş dakika sonra en ağır lafı bile unutabiliyoruz.

Bir gün böyle inanılmaz bir laf dalaşına girdik ama artık ağza alınmayacak sözler havada uçuşuyordu. Öyle yenilir yutulur laflar söylemiyoruz birbirimize. Üstelik buna sebep olan şey de çekirdek kabuğunu doldurmaz. Annem bizi görünce kesin bunlar artık bir hafta en azından konuşmazlar demiş. Biz bir yandan dolap düzenliyoruz bir yandan kavga ediyoruz. Annem o sırada içeri girdi bi baktı karışsa daha beter olacak aldı başını içeri gitti. Aradan sadece beş dakika geçmişti annem tekrar geldi ve biz güle güle birbirimize komik kıyafetlerimizi tutup gösteriyorduk. Hiç unutmam o anda yüzünde oluşan ifadeyi. Zavallı anneciğim öylece bakakalmıştı. İşte öyle çabuk unutmuştuk söylediklerimizi.

Ne kadar uyuz, çekilmez, aksi, benmerkezci, huysuz bir kardeşim de olsa onu ondan bir gün ayrı kalamayacak kadar çok seviyorum. Hayatımın bir günü bile onsuz geçmedi. Bazen bu beni korkutsa da şimdilik ileriyi düşünmüyorum. Onu huysuzluklarıyla seviyorum.

Benim kardeşim dünyanın en merhametli hayvanseveri evet. Ben eminim onun gibi bir tane daha yok. ;)

Ne zamandır ben bu cadaloza sevdiğimi söylüyorum bilmiyorum... Normalde hiç sevmem seni seviyorum muhabbetlerini.

Bizim sevdiğimizi söyleme şeklimiz şöyle bir diyalogdan anlaşılmalıdır.

-Abla kız evlensenee!
-Niye oda senin olsun diye mi? Sırf o zevki yaşatmamak için evlemem
-Ahahaha evlenirsin sen kızım oda da bana kalır. Dolabın da benim olur. Yatağını da attık mı genişler.
-Belli olmaz önden sen gidebilirsin.
-Yok canım hiç sanmıyorum sen kesin evlenirsin.
-İyi gidince göbek at, dert yanmaya da gelme bana başkasına abla de hatta.
-Abla lan, tek başına sıkıcı olur be kiminle daga geçicem ben? Senin üzerinde stres atıyorum iyi böyle kal sen. Eğlendiriyosun beni..

Bu noktada olaylar kopsa da birbirimizi döverken aslında sevdiğimizi düşünüyorum. Değişik bir sevgi biçimi. Annem aşıladı hehe :P

16 Temmuz 2009 Perşembe

Magnum Double Karamel nasıl yenir?


Bu nasıl yenir arkadaş, birinin bana acilen tarif etmesi lazım zira her yeme çabam rezillikle son buluyor.
En son korka korka bugün aldım ama yok dedim bu sefer yemeyi becerecem. Olmuyor olmuuuyooorrr! Elime yüzüme bulaşmasını geçtim öyle vıcık bişey ki çikolatası gayet özgür haraket ediyor. Hiç öyle dondurmaya tutunma çabası yok. Resmen işkence çekiyorum yerken. Karameli nefis ve Magnumumun karamelini elbisemle paylaşmak istemiyorum!
Aynı kıyafetimi içine ikinci kez ettim takdir ediyorum kendimi. Üstelik dışarıda yedim ben bu dondurmayı! İnsanlar dondurmayı yiyiyor muyum yoksa onunla savaşıyor muyum anlamakta zorluk çekmiş olabilir.
Havada kaptığım çikolata parçaları akrobasik haraketler yapmaya çalıştığım izlenimi de uyandırabilir gayet mümkün.
Bi seslenmediğim Magnum üreticileri kalmıştı.
Reklamlarınızda Lost'un Sawyer'ını oynatmayı biliyorsunuz lütfen şu çikolatayı karamele sabitlemeyi de becerin! İnsani görüntümü bozmadan Magnum double karamel yemek istiyorum.Evet bunu gerçekten istiyorum. Sırf şimdi ben bu dondurmayla savaş mı verecem diye magnum bademli aldığımı biliyorum. Neden bu lezzetten mahrum kalayım ha?
Şu karıdan benim neyim eksik?
Şayet ben o dondurmayı o şekilde yesem ve biri fotoğrafımı çekse eminim seyredaldığınız görüntü bu olmazdı. Bana öyle geliyo ki flaş patladığında çikolata rengindeki köpüklerimin arasında dondurmayı ararken köpüklerin saklayamadığı popom ortaya çıkmış olurdu.
Yani şimdi gerçekçi olmak lazım. Benim için o dondurma bir ısırıktan sonra biter. Artık dondurma olmaktan çıkar.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Karpuz Frozen


Blog ne zamandır internete giremediğim için açıpta birşey yazamadım.

Bilgisayarımız artık internete kesinlikle girmiyor. Bi onu açıyodu şimdi onu da açamıyorum. Neyse sinirlenmicem, sakinim bir format atana kadar sefil sefil sağdan soldan kullanıcam interneti. En çokta şu karpuz frozenimi bloguma koyamadığım için üzülüyodum. Sonunda yaptım ve gururla gösteriyorum.

Çokta basit, karpuzun çekirdeklerini ayırıp blender da parçalıyorum içine kırılmış buz parçalarını dolduruyorum oh süper oluyo. Kahve dünyasına nispet yapıyorum. Oh olsun onlar evlere sipariş yapmazlarsa ben de kendi evimde yaparım. Buzlu kahvem de süper onu da başka zaman koyarım bloga...

10 Temmuz 2009 Cuma

Kurtlarımı döktüm de geldim.

Vışşş blog, bugün nasıl bir gündü? Bu hafta nasıl bir haftaydı? Bu ay nasıl bir aydı? Bu yıl nasıl bir yıldı?
Tamam abartmıyorum.Ama ama blog süper bir gece geçirdim :) Kurt böcek ne kadar haşerat varsa döktüm anasını satayım. Sabah arkadaşımın nişanı vardı. Biricik birtenecik arakadaşım evleniyor, bir diğeri nişana çocukla gelmiş, ötekisi hamile. Kendimi besbekar hissettim canım. Millet evlendi çocuk bile yaptı çok geç kalmışım çoook. Neyse mühim değil ben daha kariyer yapıcam dur hele.
Akşam da bir başka kına gecesi vardı bizim burda süper bir salon açılmış millet çastık çastık düğün dernek yapabilsin diye bunlar da kınayı orda yaptılar. Mekan süper ben bayıldım herşeyi var. Saat 12:30'du ben anca geldim. 8:00'den beri hiç oturmadım tepiniyorum. Artık üstümdekinin sıksan suyu çıkardı ve zaten gelince bi sıktım cidden su çıkarmayı başarabildim.
Bir oynamışım aman allahım ben zaten oynarsam tam seyirlik. Öyle normal oynayamam figürlerim bana hastır. Nasıl tarif etsem ki.. Hımm sanırsam Yıldız Tilbe ve Beyonce karışımının içine Michael Jackson kaçmış gibi. Süper oldu aynen böyleyim.
Hiç unutamam, bir gün hiç tanıdamıdığım birinin kına gecesine gitmiştim ortada millet uyuşuk uyuşuk sallanıyo zaten kuzene dediydim o kadar boşver gitmeyelim napıcam ben o kadar insanın içinde sıkılım ederim cart curt derken kına gecesinin yıldızı olup çıkmıştım. Ama nasıl kendimi kaybetmişim hatırlamıyorum gerzeğin biri beni kameraya çekmiş hiç haberim de yok.Gece bitti millet benim dansımı konuşuyor. Sonracıma bikaç ay sonra biri bana beni izlediğini ve çok güldüğünü söyledi. Benim kan beynime sıçradı nasıl olur ? Nasıl benden habersiz beni videoya çekerler? Meğer sadece kızcağız değil plazmada orda bulunan herkes izlemiş. Nasıl sinirlendim nasıl tepem attı tamam ben ortamda dans ederim de bana sormadan çekmek neyin nesi? Sonracıma bu bana ders oldu artık ortalıkta kamerası vs. olan kimse oldumu üstüne saldırmayı kendime borç bildim. Benim hayatım elimde kamerayla geçer ama bugüne kadar kimseyi en salak haliyle deşifre etmedim bu çirkin bişey. Neyse nerden nereye geldim sonuca varacak olursak görüntülenmeden kurt dökmenin keyfine vardım. O kadar yorgunum ki bi de yarın müşterim provaya gelecek ben ise yapmam gereken birsürü şeyi yarına erteledim. Erken kalkıp hangi birini yaparım bilmiyorum...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Paramore (Ignorance)

Süper süper süper...
Ne zamandır bekliyorum değmiş!

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Bakış açısı...

Eskiden dünyaya bacak arasından bakardım,
dostlar edinirken ayrılığı düşünmezdim.
Bunun için ilk yıkımlar ağır oldu.
Şimdi kırık kalbimin üstüne inşaa ediyorum dostlukları.
Her an yıkılmaya hazır, tetikte beklerken üzülüyorum hiçbirşeyin eskisi gibi olmayışına...
Patlamak üzereyim biliyorum.
Sıkıyorum ve herşey üstüste binmiş.
Düz bir bakış açısı insanlığı yamuk gösteriyor.
Halbuki bacak arasından herşey dosdoğruydu.
Ya benim bakış açımda problem ya da insanlıkta...

Çok çılgınım anlat anlat bitmez!


Hey blog naber ya! Yo yo! hey Höyt huraaa...
Şimdi bu giriş nasıl giriş bi de bana hele...
Bu tıpkı benim gibi çok çılgın, çok manyak, işte çılgın bir kızın yapabileceği tarzda giriş.
Yoooooo süper çılgınım yine..
Neden bilmiyorum çok çılgınca şeyler yapasım var.
Mesela meselaya Melesa diyesim var nasıl ama! Süper dimi? Çok çılgınım dimi?
Bir de başka bir çılgınlık daha yaptım bugün bizim salon koltuklarından aşağı kendimi bi bıraktım offff görmen lazım feci çılgındım. Tam o sırada kız kardeş fotoğraflarımı çekmiş aman allahım o da ne? Amy Pencereev halt etmiş!
Bungee jumping de neymiş ben salon koltuklarından atladım diyorum sana!
Yarın da arkadaşlarla otobüste yüksek sesle gülüp birbirimize yumruk atarız al sana bir çılgınlık daha.
Heheytt aklıma bir çılgınlık daha geldi kafam nasıl da çalışıyor ama ! Kesin bu çılgınlığı yaptıktan sonra artık beni ülke sınırlarları içinde tutmazlar. Camdan kafamı sarkıtıp 'Filanca kişi Eşşeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeek!' diye bağırıcam işte ozaman oy oy kalbim hızlı hızlı atıyor bu çılgınlığı dile getirmek bile heyecan yaptı bak hele işte ozaman blog şu guinness'e kesin kes girerim.
Çekilin çok çılgınlık yapasım var beni böyle tanıyım taaaam mı? Yhaaaa böyle tanıyın beni. Yıhaaa niye kimse bana çılgın demiyor yıhaaaaa? Bak yhaaaa diyorum böyle diyince çılgın olunmuyormuydu lan? Argo konuşucam bi de... Arkadaşlarla buluşunca onlara şöyle diyim de donup kalsınlar 'Naber yollu! Öyle bakma kızım yollusun sen. Bak yol, bak sen!' hehehehehehe espiri bile yaptım diyim ben bunu :D Bunu diyim ben evet.
Ne yapsam ne yapsam armut hesabı açtırsam, kurtulurmuyum bunalımdan bir armut olsam!
Düşün bi armutsun ne sıkıcı çılgın olmak varken armut olmak peeeeh. Öyle hayat ne bayat. Kafiyeli bile konuşabilirim. bak şimdi:

Hayat çok bayat
Gece yatağa yat da kalk
Sabah olunca volta at
Bak ne güzel bir nakarat!

ahahahahah valla kafiye oldu yok yok bende o ışık var işte o ışık yeterki o ışığı bulayım. Neredeyse aha onu bi bulucam körleri göz olucak.

Şu anda bir msn muhabbeti yapıyorum gör bak:

ßєтüL:
kolu ağrıomus .
...HayLes................ ^_^!:
kolum mu?
...HayLes................ ^_^!:
uyluk kemiğim ağrıyo lan ne kolu?

Bu da bir başka msn muhabbetim bu gün çok neşeliyim çok:

¤Adbulalh:
yine mi sen?
...HayLes................ ^_^!:
yine ben nolmuş
...HayLes................ ^_^!:
benim msnim açarım kapatırım istersem hep açarım hıh!

Ayrıcana saçımı bi kestirdim mal gibi oldum daha da birkaç ay normal insan formuna dönemicem bu ise çılgın olmama büyük engel teşkil ediyor. Yani birkaç ay diğer aylara göre daha az çılgınım çok kötü :.(

İşte böyle blog, sapıttım iyicene. Allah sonumu hayır etsin.

5 Temmuz 2009 Pazar

Mazeretler, kuzenler, bebekler...

Diyorum lan bir haftadır blogumu açmadım kesin örümcekler ağ yapmıştır. Yanılmışım, hepi topu üç günmüş açmadığım süre zarfı.

Açamadım evet ama mazaretlerim var.
Mazaret1:
Bir abiye siparişi vardı onu cumartesi günüsüne hazır hale getirmem lazımdı bitince muhteşem olacak bloga da koyarım. Ay övünmek gibi olsun evet valla aştım kendimi Nişantaşı kızlarına bile abiye dikebiliyorsam birinin artık beni keşfetmesi lazım :P

Mazaret2:
Aylardır göremediğim kuzenim iki gündür bizde kalıyordu şu son iki günüm süperdi ama çok uykusuzum. Bir haftadır sabahlıyorum. Düşün blog hem siparişlerimi yetiştirmeye uğraşıyorum hem iki kuzen bir kız kardeş ve bir arkadaş evde yatılı kalırken müşteri ağırlıyorum. Bir şekilde gücüm tükenmiyor hepisine de yetiştim valla. Hatta sabah onlara müthiş bir kahvaltı hazırladım arka balkonda püfür püfür yedik. Akşam sülalecenek dayımların cafe'ye gittik :) Toplam kafa sayısı otuz.. :)) Mekan kapatma konusunda sülalecenek bir numarayız :P Eskiden bu kafa sayısıyla bir pikniğe giderdik beş araba falan çok matrak olurdu :) Neyse mazeret beyanından anılarıma geçtim.
Mazeret3:
Kuzenler bizde kaldıkları zaman mutlaka bilgisayar onların olur. Ben tokanamam bile..:P

Kuzen S tam çatlak, kendi gibi, fazlasıyla doğal, adamı öldürene kadar güldürebilir. Bazen bizde bir iki hafta kalır müthiş yorulurum. Onunla yaşayabilmek için acayip bir enerjin olması lazım. Evden bir gider ortalık sessizleşir. Kız kardeşle bakışırız böyle uzay boşluğunda gibi hissederiz kendimizi.
Bahsetmiştim daha once bir de kuzen M var süper saçmalar ve onun bu yanını seviyorum. Sarışın afetim benim oy oyh pek tatlı hatundur. Gider hep en olmaması gereken adama platonik aşık olur işte onun o hali tam pataklamalıktır.
Kuzen M'nin iki tane abisi var onların yeri apayrı. Eskiden çok kavga ederdik ama yaş ilerledikçe birbirimize insan gibi davranmayı öğrenebildik :P
Birsürü kuzenim olduğu için tek tek kuzen F, kuzen Ç, kuzen Q falan yazamıcam hepsi on numara kuzenlerimin.
Kuzen D de hamile ve her an doğum yapabilir. Heyeceanla bekliyorum bebeki. Bir odası var her bişeysi pembe. Donuna kadar süslü bir bebek geliyor :) Birazdan kapı süsüne bakmaya gidicem. Çantayı hazırladı bekliyo garibim akıbeti belli değil. Diğer kuzen de doğum yapmıştı onun bebeği beş aylık oy oy... Ay garip bir bebek sevgisi başladı bende noluyo falan diyorum. Bebek görünce bir deliriyorum bir tipim değişiyor kendimi tanıyamaz oldum. Ben böyle bebek görünce kayışı koparmazdım neler oluyor bana :P Kucağıma alıyorum teyzem yengem falan hep bir ağızdan ' ayyy çok yakıştı kucağına kıııız' falan diyorlar o anda biri beni esnetip marsa fırlatsın istiyorum. Arkadaşlarımda aynı bebek sevgisinin kendilerinde de meydana geldiğini söyleyince ben bunu yirmi yaş sendromu olarak adlandırdım. Ne evliliği, ne bebeği daha yaşım ne benim? Tabiki güzel şey de yok boşver şimdilik görünce car car bağırıp garip sesler çıkararak sevdiğim bebeklerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Onar büyüsün ben de evlenip bitane yaparım belki :P

2 Temmuz 2009 Perşembe

Kız kardeşimin hazinesinden arakladıklarım :P

Kız kardeşim dediğimde herkes benden üç beş yaş küçük sanıyor ama aramızda onaltı ay var sadece. İkiz gibi büyüdük kıyafetlerimizin modelini bırak renkleri bile aynı olurdu. Sokakta bizi ikiz zannedip sevenler olurdu. Benim çok hoşuma giderdi ama kız kardeşim deli olurdu. Bizi ikiz zannediyolar diye benimle aynı giyinmekten nefret ederdi.
Oniki yaşıma kadar aynı giyindik. Artık o başka ben başka giyinmeye başladığımızda bugün dahi devam eden 'dolabımdan uzak dur!' savaşını başlatmış olduk. Zevklerimiz çok benzer ama onunki biraz daha salaştır. Herşeyi üstüne bol gelir, bir çekmece takısı vardır ve şu bunaltıcı yaz sıcaklarında bile hiç üşenmez koluna dizer bileklikleri. Bazı kıyafetlerinden püskül sarkar o yüzden annem ona 'püsküllü' der o da sinir olur. Yazın bile üst üste giyinebilir. Asla derli toplu bir kıyafeti yoktur zaten gırtlağını sıksan öyle dar tişörtler, üstüne cuk diye oturan elbiseler giydiremessin. İşte beni ondan ayıran özellik budur. Ben zevkime uyduktan sonra ne olsa giyerim ama o asla giymez.
Ve en belirgin özelliği de asla asla asla başkasının üstünde olan birşeyin kedi üstünde olmasından hoşlanmaz. İşte en büyük savaşlarımız da bu yüzden çıkar. Ben onun dolabından birşey giyinmek istersem mutlaka kavga çıkar. Bu yüzden ben de ona kendiminkileri giydirmem böylece orta yolu buluruz. Ama yine de arada bir o benden ben ondan giyiniyoruz. Sırf onun dolabından giyinmek için o gün giyeceğim şeyi çamaşırlığa atıp umut dolu gözlerle kendimi acındırdığımı bilirim. Bazen böyle ayda bir eser bi yüzük, bileklik falan takmak isterim benim de takı çekmecem tam züğürt hemen onunkine kayar elim. Yine dövüş kakış iki üç parça bişey araklarım :))

Bugün arkadaşına gittiği için tabikide bir kilo takıyla çıktı evden. Ben de zavallı kolcağızları taşıyamadığı için evde bıraktığı kolye, bileklik neyi varsa fotoğrafını çektim :) Bu arada nerdeyse hepsini kendi yaptı. Bi bukadar da üzerinde taşıdığına eminim :P


Bir de annemin çok eski gümüş bir kelepçesi vardı biz onu birbirimize vermemek için epey direndik baktık orta yol yok biraz sende biraz bende kalsın ikimizin olsun dedik.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Ben delirmediysem, merak etmeyin insanoğlu hiçbiriniz delirmezsiniz!


Teknolojinin bana garezi var anladım ben. Aslında daha önce anlamalıydım niye bukadar geçkaldım ki?
Benim elimin deydiği herşey bozuluyor. Daha yeni fomat attım ben bu bilgisayara şimdi oturum açamıyorum. Zıkkımın kökü güvenli mod da bile açılmıyor :.( Enteresan olan format attığımda yeni bir bölüm açılmıştı şimdi eski virüslü, kasılan ve hiçbirşeyi çalıştırmayan bölümden giriyorum şükür internetim çalışıyor. Bana yeni bilgisayar lazım dün gece duvarları yumruklarken karar vermiş bulundum. Zaten asabiyim bu aralar herşey bana ters gidiyor. Annem hep der ki 'Sen aksisin, işlerin de aksi' Imm evet bu lafa gururum kesinlikle tok ama çaresiz çatlayana kadar yutuyorum. Dikiş makinam da bozulup duruyo, telefonum da bozuk, uçlu kalmelerim bile bozuk. Bu evde bozulmayan ne var?
Tamam cevabını biliyorum tabiki de babamın benden köşe bucak kaçırdığı hatta kablolarını sırf ben açamayım diye pijamalarının arasına sakladığı laptopları hala bozulmadı.
Şimdi taşınabilir harddisk diye kuduruyorum ama onu almaya da korkuyorum ya bozulursa diye. Atıcam bütün mekanik aletleri camdan aşağı o olacak. O olsa ne olacak? Ben teknoloji olmadan yaşayamam ühüüüüü :.(
Bilgisayarım, canım benim bak kızmıyorum sana artık kasana tekme atmıcam çalışmadın diye hadi güzelim aç şu oturumu. Bundan sonra telefon kardeşine de iyi davranıcam öyle çöp muamelesi yapmıcam onu sevicem kılıfına koyucam her gün şarja bile takıcam. Dikiş makinamın sinirlenip sinirlenip pedalını kırmıcam. O kazma pedalına nazikçe basıp yürütücem yaa hadi açııııllll. :.(
Ya niye ya niyeee? Bu şeyler niye güzellikle çalışmıyo illa tekmeyi savurmam mı lazım :(((
Blog Widget by LinkWithin
 
ISSIZ ÇÖLDE ISLI BİR KIZ. Design by Pocket